İSTANBUL I 2025’in Eylül ayında kaçakçılık, kara para ve çeşitli yasa dışı faaliyetlerinden ötürü Can Holding’in 122 şirketine devlet tarafından el konuldu. Bu şirketler arasında Doğa Koleji ve Bilgi Üniversitesi de yer alıyor. 100’den fazla kampüsü bulunan ve on binden fazla öğretmeni bünyesinde çalıştıran Doğa Koleji yönetimine, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından kayyım ataması ile öğretmenler, veliler ve öğrenciler büyük bir belirsizliğin içine sürüklendi.
Peki, 20 yıllık bir tarihe sahip olan Doğa Kolejinin dünü ve bugünü nasıl gelişti?
Aralık 2005’te Doğa Eğitim Kurumları Ltd. Şti. adı ile Doğa Koleji açıldı. On yıl gibi kısa bir sürede, 29’u İstanbul’da olmak üzere Türkiye’nin çeşitli illerinde toplam 52 okula ulaşan Doğa Koleji’nin o tarihlerde 21 bin öğrencisi ve 3 bin öğretmeni bulunuyordu.
2011 yılında özel bir sermaye şirketi olan Turkven yatırım fonu aracılığıyla uluslararası yatırımcılar, hisselerin yarısından fazlasını satın alarak Doğa Koleji’nde hissedar oldu. Turkven, danışmanlığını yaptığı yabancı yatırımcıları Türkiye’de büyümeyi hedefleyen şirketlere yönlendiriyordu. Şirket CEO’su Seymur Tarı’nın bir röportajda sarf ettiği “AKP olmasa bugün burada olmazdık.” cümlesi, yalnızca talihsiz bir söz değildi.
Bu ortaklıktan sonra üniversite açmak için YÖK’e başvuruda bulunan Doğa Koleji, 2013 yılında anaokulundan liseye farklı kademelerde eğitim veren Doğuş Eğitim Kurumları’nı satın aldı. Anaokulu ve kolejlerin ismi değiştirilerek Doğa Koleji bünyesine katılırken, Doğuş Üniversitesi adıyla akademi alanına da giriş yapıldı.
Kurucu Fethi Şimşek’in Doğa Grup adı altında medya, iletişim, demir-çelik, inşaat ve gıda gibi birçok farklı alanda yatırım yaptığı biliniyor. Eğitimle hiçbir ilgisi olmayan bu sektörlerdeki yatırımlar, eğitimin nasıl ticarileştirildiğinin çarpıcı bir göstergesidir.
2016 yılına kadar faaliyetlerini sürdüren Doğa Koleji, açtığı yeni kampüslerle öğrenci sayısını katlayarak özel okul alanında tekelleşmeye devam etti. 2016’daki darbe girişimi sonrası birçok özel okul cemaat bağlantısı gerekçesiyle kapatılıp devlet bünyesine geçirilirken, Doğa Koleji kampüslerinin de kapısına kilit vuruldu. Ancak eğitimde holdingleşmenin önü alabildiğine açıldığı için Doğa Koleji bu süreçten nemalanmaya devam etti. Bir gece operasyonuyla Doğa Koleji, sabaha karşı banka açtırılarak Türkiye’nin en büyük gayrimenkul şirketlerinden biri olan Metal Yapı Konut’un sahibi Ömer Saçaklıoğlu’na satıldı. Satış bedelinin bir kısmı peşin ödendi, kalan kısmı için kredi kullanıldı. Saçaklıoğlu’nun, görevinden istifa eden AKP’li Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın cemaat bağlantılı damadı Ömer Faruk Kavurmacı ile ortaklığının bulunduğu da biliniyor.
Satışın gerçekleştiği tarihlerde Doğa Kolejinin Türkiye genelinde 106 kampüsü, yaklaşım 8 bin öğretmeni, 11 bin çalışanı ve 70 bin öğrencisi vardı. Devir işlemlerinin ardından her yıl 100 milyon, beş yıl içinse toplam 500 milyon yatırım yapılarak kurumun büyütüleceği belirtilmişti. Doğa Koleji, franchise (isim hakkı) yöntemiyle yeni kampüsler açmaya devam etti. Yıllık cirosu 1 milyar 350 milyon TL olan Doğa Koleji’nde 2019 yılına gelindiğinde ise öğretmenlere maaş ödenmemeye başlandı ve ödemeler tamamen durdu.
Bu dönemde Metal Yapı Konut, okul gelirlerini inşaat sektöründeki faaliyetlerine kaynak olarak aktarıyordu. Öğretmen ve velilerin eylemlerinde taşınan “Öğretmenin maaşını betona gömdünüz!” dövizleri bu gerçeği yansıtıyordu. Patron Ömer Saçaklıoğlu’nun borç yükünden kurtarılması için Milli Eğitim Bakanlığı devreye girdi. Okul, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne (İTÜ) devredildi. Birçok bankadan kredi sağlanarak öğretmenlere ve kurumlara olan borçlar ödendi. Saçaklıoğlu’nun yaptığı yolsuzluklar yanına kâr kalırken, okul kamu kaynaklarıyla kurtarılmış, özel okulların prestij kaybı önlenmiş oldu.
O dönemde İTÜ’nün yıllık gelirinin 66 milyon TL olduğu biliniyordu. Devir sözleşmesi imzalandığında Doğa Koleji’nin öğretmen maaşları, kira ve işletme giderleri ile banka borçlarından oluşan toplam borcunun 1,5 milyar TL olduğu tahmin ediliyordu. Dört büyük banka kredilendirme sürecine dahil edildi. Saçaklıoğlu iki yıl boyunca kuruma ait hiçbir ödemeyi yapmadığı gibi, kayıt ücretlerini de inşaat sektörüne aktarmıştı. Onun kurtarılma operasyonu da böylece tamamlandı.
Doğa Koleji, İTÜ’nün kurumsal yapısı ile birleştirilmeden önce 1989’da kurulan ve asıl amacı elektronik sanayi kuruluşlarının ileri teknolojilere erişimini sağlamak olan İTÜ-ETA Vakfı ile birleştirildi. Vakfın amaçları arasında eğitim bulunmazken, Doğa Koleji devri öncesinde “okul açmak ve işletmek, eğitim-öğretim alanını finanse etmek” gibi maddeler eklenerek devir sürecine hukuki kılıf hazırlandı. Devir sürecinin ardından kurum, İTÜ ETA Vakfı Doğa Koleji adıyla eğitim-öğretime devam etti. Ancak ticari sahiplik, vakfın iştiraki olan Arı İnovasyon ve Bilim Eğitim Hizmetleri AŞ’ye devredildi. 2022 Şubat’ında bu şirketin yönetimi Bilgi Üniversitesi’nin de sahibi olan Can Holding’e geçti. Aynı yılın başında 20 kampüs Gürsoy Cemre Özel Eğitim ve Öğretim Şirketi’ne satıldı, ancak iki ay içinde tekrar Can Holding bünyesine alındı. Bu süreçte Gürsoy ile Doğa Koleji arasında açılan davada, Gürsoy 13 milyon TL’lik borcun ödenmediğini ileri sürerek iflas talebinde bulundu. Doğa Koleji ise Gürsoy’un devredilen okullarda alınan 130 milyon TL’lik kayıt ücretini kendisine borçlu olduğunu iddia etti.
İTÜ ETA Vakfı döneminde Prof. Dr. Mehmet Karaca ve Serhat Özeren’in adlarının geçtiği yolsuzluk iddiaları yargıya taşındı. Ayrıca kurumun 1,2 milyar TL’lik SGK ve vergi borcunun tahsil edilmediği, buna karşın kayıt ücretlerinin Can Holding’e aktarıldığı iddia edildi.
Doğa Koleji yakın zamana, yani geçtiğimiz Eylül ayına kadar Can Holding bünyesindeki Can Eğitim Grubu’ndaydı. Holdingin koca zincir kurumu yalnızca 250 milyon TL’ye satın aldığı iddia ediliyor. 2022’de öğretmenler haklarını alamadıkları için eylemler düzenlerken, Can Eğitim Grubu yaklaşık 260 milyon TL kârla Türkiye’nin en çok kazanan eğitim kurumu oldu. Ancak binlerce öğretmen ve çalışan maaş ve tazminat ödemeleri alamayarak hak gaspları yaşadı.
Kemal Can’ın sahibi olduğu Can Holding, akaryakıt istasyonları, oteller, hastaneler başta olmak üzere farklı sektörlerde faaliyet gösteriyor. 2024 itibarıyla Can Holding’in yıllık cirosunun 300 milyar TL’yi aştığı tahmin ediliyor. Ancak bu kârın ne kadarının eğitimden geldiği bilinmiyor.
Sonuç olarak Doğa Kolejinin dünü, eğitimin dışındaki her alanda faaliyet gösteren bir holdingleşme hikâyesidir. Beton, inşaat, medya, enerji, sağlık, otel… Öğretmeni ücretli köleye, öğrenciyi ve veliyi müşteri kaynağına dönüştüren; öğretmen maaşlarını ve veli ödemelerini holdinglere sermaye olarak aktaran; batınca devletin kurtardığı, kâr edince sermayeyi büyütmeye odaklı bir yapı olduğu aşikar.
Doğa Koleji batmıyor, batırılıyor.
Özel öğretim kurumu tabelası ardında eğitim faaliyeti dışında her türlü ticari faaliyeti yürüten, kapısına kilit vurulmayarak ya da ne olursa olsun kurtarılarak devlet güvencesi ile devamlılığı sağlanan bu kurum, bizlere her şeyin sermaye için olduğunu kanıtlıyor. Peki öğretmenler, öğrenciler, veliler bu hikayenin neresinde? Bizzat bu kurumlarda çalışan eğitim emekçileri olarak cevaplayalım. Doğa Koleji öğretmenlerinin 2022 yılında Ataşehir Genel Merkezi önünde yaptıkları eylemin bir paydaşı olarak eylemin talepleri düşük maaşlar, kötü çalışma koşulları, sayısız mobbingler, öğretmenlere su ve çay dahi verilmemesiydi. Öğretmenler için su ve çay dahi bir talep olabiliyorsa, bu kurumun öğretmene ve emeğe verdiği değer tartışmanın gereği olmayacak kadar ortada. Velilerden istenilen fahiş ücretler gündeme gelmişti. Ama şu sıralar kurumun yeni bir uygulaması var. Yapılacak MEB denetiminden kaynaklı, veliden aldıkları 60 bin TL’lik ücreti olan kitaplar öğrenci sıralarından kaldırılıyor ve müfettişler gidene kadar yerine MEB kitapları konuluyor. Bunları bizzat veliler ve öğrenciler anlatıyor. Hepimizin bildiğini Bakanlığın bilmemesi olanaksız. Yorumu okuyucuya bırakıyoruz.
Bugün Can Holdinge yönelik kara para operasyonu sonrası TMSF müdahalesiyle Doğa Koleji öğretmenleri ciddi bir belirsizlikle karşı karşıya. “İşsiz mi kalacağım, geçmiş haklarım ne olacak, kurumu hangi şirket satın alacak?” soruları öğretmenlerin en temel kaygıları. Oysa eğitim aksatılamaz, satılamaz, ticari amaçlarla kullanılamaz. Eğitim kamusal bir haktır ve tüm çocuklara eşit, parasız ve nitelikli olarak sağlanmalıdır. Öğretmen yalnızca öğrencilerin akademik başarısından değil; onların vicdanlı, adil, bilgili ve toplum yararına yapılacak işlerin peşindeki bireyler olarak yetişmesinden sorumludur. Öğretmenler bu ışıklı yolun taşlarını tek tek elleriyle döşer, tabii o yollar dinamitlerle patlatılmazsa. Bunca hissiyat, emek, değer eğitim kurumlarının şirketler arasında alınıp satılan birer ticari meta hâline getirilmesiyle yok sayılmaktadır. Bugün nitelikli eğitim koşulları ortadan kaldırılmış, öğretmen emeği değersizleştirilmiş, velilerin ödemeleri ve öğrencilerin geleceği holdinglere aktarılan sermaye transferine dönüştürülmüş; eğitim, bir kez daha yasa dışı faaliyetlerin paravanı haline getirilmiştir.
Son sözümüz Doğa Koleji öğretmenlerinedir: Kaygılarınızı anlıyoruz, bu kaygıyı paylaşıyoruz. Sizleri yarı yolda bırakmayacak tek çatı, örgütlü mücadelenizi vereceğiniz sendikanızdır. Biz bu süreci sizinle birlikte yönetmeye talibiz. Öğretmenlik mesleğinin onuru, insanca çalışma koşulları eğitimi bunca sermaye ilişkisinin kucağına bırakmış, tek kaygısı kârı olan bu şirketlere karşı birlikte vereceğimiz mücadeleyle sağlanır. Tüm özel sektör öğretmenlerini yan yana, birlikte, örgütlü mücadeleye çağırıyoruz. Sendikanda birleş, kenetlen!
Eğitimi belirsizliğe teslim etmeyeceğiz.
Sendikan Var!
Burcu ÇIRA