ÜNİVERSİTELER 3 YILA MI İNİYOR? VAKIF ÜNİVERSİTELERİNDE ÇALIŞAN AKADEMİSYENLERİ NELER BEKLİYOR?

ANKARA / Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) son dönemde gündeme aldığı “başarılı ve şartları sağlayan öğrencilerin 3 yılda mezun olabilmesine imkân tanıyacak modeller” fikri ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2025–2026 akademik yıl açılış törenindeki “yapısal reform” sinyali, yükseköğretimde köklü bir değişimin kapıda olduğuna işaret ediyor. YÖK’ün yol haritası ve kurum içi değerlendirmeler bu değişikliğin mümkün kılınması için AKTS ve müfredat düzenlemelerini masaya yatırıyor.

YÖK’ün açıklamalarına göre, dört yıllık lisans programlarında mezuniyet için öngörülen 240 AKTS’nin gözden geçirilmesi; yaz okullarının, yarıyıl içi esnek düzenlemelerin ve uygulama ağırlıklı modellerin yeniden yapılandırılması gibi seçenekler üzerinde çalışılıyor. Haber ajansları ve ulusal basın da YÖK Başkanı Erol Özvar’ın 240 AKTS — 180 AKTS tartışmasını resmî olarak gündeme taşıdığını aktarıyor. Bu öneri, öğrencilerin isteğe bağlı ve şartlı olarak bir yıl kısaltma yapabilmesine olanak sağlayacak mekanizmalar öngörüyor.

Ancak şu an için yürürlükte bir kanun veya kesin bir düzenleme yok; yetkili kurumlardan gelen açıklamalar “model araştırılıyor”, “gündeme alındı” düzeyinde. YÖK ve ilgili bakanlıkların süreçleri şekillendirmesi, tasarıların hazırlanması ve TBMM’ye sevki gibi aşamalar gerekecek; yani uygulama hâlen planlama aşamasında. Basında bu konudaki haberler hızlı yayılsa da, fiili değişiklikler için mevzuat sürecinin tamamlanması şart.

 

Peki bu değişiklik vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenleri nasıl etkiler?

Finansal kırılganlık: Vakıf üniversiteleri, devlet üniversitelerinden farklı olarak gelir kaynaklarını büyük oranda kurucu vakıf katkıları, öğrenci katkı payları (harç) ve sınırlı devlet desteği üzerinden oluşturuyor. Akademik literatür ve sektörel çalışmalar, vakıf yükseköğretim kurumlarının “öğrenci başına gelir” bağımlılığını açıkça ortaya koyuyor. Lisans süresinin bir yıl kısalması, birçok vakıf üniversitesi için dönemler itibarıyla gelir akışında somut daralmaya yol açabilir. Bu daralma, personel giderlerinde tasarruf arayışına; dolayısıyla sözleşmeli akademik kadroların hedeflenmesine, ek ders/ücretlerde baskıya dönüşebilir.

İstihdam ve sözleşmeler: Bir yıl kısalma; kontenjan, ders planı ve AKTS yeniden dağılımı anlamına gelir. Ders sayılarının yeniden düzenlenmesi, bazı seçmeli veya zorunlu derslerin konsolidasyonu demektir. Bu süreçte, dönemlik/yarıyıl bazlı sözleşmeyle çalışan öğretim elemanlarının sayısı azalabilir; sözleşmeler yenilenmeyebilir veya saatler azaltılabilir. Özellikle ek ders gelirine bağımlı araştırma görevlileri, öğretim görevlileri ve uygulama eğitmenleri risk altında. (Bu bölüm, süreç ilerledikçe üniversite bazında farklılık gösterecektir; uygulama metodu belirleyici olacaktır.)

Akademik zaman ve niteliğe etkisi: Programa sığdırılacak içerik yoğunlaşınca, akademisyenlerin ders, sınav ve idari yükleri artar; araştırma, yayın ve proje vakti azalır. Uygulama-odaklı modeller doğru tasarlanmazsa “hızlı diplomanın” niteliğe yüklediği maliyet yüksek olabilir.

Meslekî/alan kısıtları: Tıp, diş hekimliği, veterinerlik gibi sağlık programları ile bazı mühendislik ve mimarlık dalları gibi düzenlemelerle tanımlanmış asgari eğitim süreleri (ör. tıp fakültesi 6 yıl) bulunuyor; bu alanlarda birden bire 3 yıla düşüş mümkün görünmüyor ve muhtemelen istisnalar getirilecektir.

Gazete haberleri ve resmi açıklamalar, teklifin “çoğunlukla başarılı ve şartları sağlayan öğrencilere” açık bir seçenek olarak değerlendirileceğini vurguluyor; yani sistemin herkesi otomatik olarak 3 yıla zorlaması değil, seçimli ve şartlı modeller üzerine kurgulanması hedefleniyor. Ancak uygulamanın kurumlar ve bölümler itibarıyla yaratacağı ekonomik ve istihdam etkileri, özellikle vakıf üniversitelerinde daha hızlı ve sert hissedilebilir.

Ne yapılmalı? (Öngörüler ve somut adımlar)

1. Geçiş hükümleri garanti altına alınmalı: Yasalaşma halinde mevcut öğrenciler ve hâlihazırda görev yapan akademik personel için geçiş kuralları, “grandfathering” esasına göre düzenlenmeli.

2. Taban maaş/yasal güvenceler tartışılmalı: Vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin sözleşme güvenliğini sağlayacak asgari ücret ve yenileme kriterleri hukuksal zemine oturtulmalı.

3. Bölüm/alan istisnaları belirlenmeli: Sağlık ve teknik olarak zorunlu uzun eğitim gerektiren programlar için muafiyet ve ayrı düzenleme getirilmesi sağlanmalı.

4. Pilot uygulamalar şeffaf olmalı: Pilot çalışmalarda akademisyen ve öğrenci temsilcilerinin, YÖK ve ilgili bakanlıkların yer aldığı danışma mekanizmaları işletilmeli.

Bu taslak haber metni, YÖK’ün ve Cumhurbaşkanlığı’nın açıklamaları ile basın haberleri temel alınarak hazırlandı; önerilen önlemler ise akademik ve finansal veriler ışığında, vakıf üniversitelerinde çalışan emekçilerin korunmasına dönük somut adımlar olarak derlendi. Gelişmeler hukuki düzenlemelere bağlandıkça, vakıf üniversitelerinde çalışanlar için yapılması gereken adımlar da daha somut hâle gelecektir.

Kaynaklar (seçme): YÖK – 2030 Yol Haritası duyuruları; Cumhurbaşkanlığı basın metni (2025 akademik açılış konuşması); Anadolu Ajansı ve ulusal basın haberleri; akademik çalışmalar — vakıf üniversitelerinin finansman modeli.

Fatih Özbek — Vakıf Üniversitesinde Eğitim Emekçisi